Modern yaşam, insan ömrünü uzatırken, zihnimizin bu uzun yolculukta karşılaştığı zorlukları da artırdı. Fiziksel sağlığımız için düzenli kontrollere giderken, ruhsal sağlığımız genellikle “halledilmesi gereken” sorunlar listesinin en sonuna itilir. Oysa psikolojik iyi oluş, bedensel sağlık kadar, hatta ondan daha fazla yaşam kalitemizi belirler.
Psikolojik rahatsızlıklar bir zayıflık işareti veya irade eksikliği değildir; diyabet veya hipertansiyon gibi tıbbi durumlardır. Bu durumlar, yaşamın farklı evrelerinde farklı yüzlerle karşımıza çıkar. 20’li yaşların sonundaki bir yöneticinin yaşadığı kaygıyla, 70’li yaşlarındaki bir emeklinin yaşadığı depresyon, hem nedenleri hem de belirtileri açısından farklılık gösterir.
Bu makalede, “yetişkinlik” ve “yaşlılık” olarak ayırdığımız iki kritik yaşam döneminde en sık karşılaşılan psikolojik rahatsızlıkları, belirtilerini ve bu durumların neden genellikle göz ardı edildiğini derinlemesine inceleyeceğiz.
BÖLÜM 1: ÜRETKEN ÇAĞ (YETİŞKİNLER: 25-65 YAŞ)
Yetişkinlik, hayatın “basınçlı tencere” dönemidir. Kariyer inşa etme, aile kurma, çocuk büyütme, finansal istikrar sağlama ve aynı zamanda yaşlanan ebeveynlere bakma (sandviç nesil) gibi çoklu sorumluluklar bu döneme damgasını vurur. Bu yoğun baskı, zihinsel dayanıklılığı test eder ve bazı rahatsızlıkların ortaya çıkması için zemin hazırlar.
1. Anksiyete Bozuklukları: Sürekli “Savaş ya da Kaç” Hali
Yetişkinlikte psikolojik yardım arayışının en yaygın nedeni anksiyete, yani kaygı bozukluklarıdır. Anksiyete, sadece “endişelenmek” değildir; bedenin ve zihnin sürekli bir tehdit algısı içinde yaşamasıdır.
-
Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB): Bu, “ya olursa” hastalığıdır. Kişi; iş, para, sağlık, aile gibi konularda, belirli bir nedeni olmasa bile, kontrol edemediği aşırı bir endişe hali içindedir. Zihin sürekli en kötü senaryoyu yazar. Bu durum, kas gerginliği, yorgunluk, odaklanma güçlüğü ve uyku sorunları gibi fiziksel belirtilerle kendini gösterir. Yetişkinlikteki belirsizlikler (iş güvencesi, ekonomik dalgalanmalar) YAB’ı tetikleyen ana faktörlerdendir.
-
Panik Bozukluk: Bu, anksiyetenin zirve yaptığı noktadır. Kişi, aniden, görünürde hiçbir neden yokken yoğun bir korku nöbeti (panik atak) yaşar. Kalp çarpıntısı, nefes darlığı, terleme, titreme ve “kalp krizi geçiriyorum,” “öleceğim” veya “deliriyorum” korkusu o kadar yoğundur ki, pek çok kişi soluğu acil servislerde alır. Yetişkinlikteki yoğun stres, bu atakları tetikleyebilir.
-
Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi): Sadece utangaçlık değildir. Kişinin, başkaları tarafından olumsuz değerlendirileceğine, küçük düşeceğine veya rezil olacağına dair yoğun bir korku yaşamasıdır. Bu durum, iş toplantılarında sunum yapmaktan, basit bir sosyal davete katılmaya kadar hayatın birçok alanını felç edebilir. Kariyer odaklı yetişkin yaşamında ciddi bir engel teşkil eder.
2. Depresif Bozukluklar: Hayatın Renginin Solması
Anksiyeteden sonra ikinci en yaygın grup depresyondur. Yetişkinlik depresyonu, genellikle klasik “ağlama nöbetleri” ile değil, daha sinsi belirtilerle ilerler.
-
Majör Depresif Bozukluk: Bu, iki haftadan uzun süren derin bir mutsuzluk, enerji kaybı ve en önemlisi anhedoni (eskiden keyif alınan şeylerden keyif alamama) halidir. Kişi yataktan çıkmak istemez, iş performansı düşer, iştah ve uyku düzeni (aşırı uyuma veya uykusuzluk) bozulur. Değersizlik ve suçluluk hisleri yoğundur.
-
Maskeli Depresyon (Somatizasyon): Yetişkinlerde, özellikle erkeklerde çok yaygındır. Kişi “depresyondayım” demez; bunun yerine, nedeni bulunamayan kronik ağrılardan (baş, sırt, mide), sürekli yorgunluktan veya mide-bağırsak sorunlarından şikayet eder. Duygusal acı, kendini fiziksel olarak gösterir. Kişi psikiyatriye değil, aylarca dahiliye veya fizik tedavi kliniklerine gider.
-
Distimi (Süregiden Depresif Bozukluk): En az iki yıl süren, kronik, düşük seviyeli bir depresyondur. Hayat “gri” renktedir. Kişi “benim karakterim böyle, hep karamsarımdır” der, ancak aslında tedavi edilebilir bir bozukluk yaşamaktadır.
3. Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)
Yetişkinlik, travmatik yaşantıların biriktiği bir dönem olabilir. TSSB, sadece savaş gazilerine özgü değildir. Ciddi bir trafik kazası, doğal afet, cinsel veya fiziksel saldırı, ani bir kayıp veya ciddi bir hastalık tanısı almak da TSSB’yi tetikleyebilir.
Belirtileri; olayı tekrar tekrar yaşama (flashback’ler, kabuslar), travmayı hatırlatan yer ve kişilerden kaçınma, sürekli tetikte olma (irite olma, abartılı irkilme tepkileri) ve dünyaya karşı güvensizliktir.
4. Madde ve Alkol Kullanım Bozuklukları
Yetişkinlikte anksiyete ve depresyonla başa çıkmak için kullanılan en tehlikeli “ilaç” alkol veya reçeteli/reçetesiz sakinleştiricilerdir. Kişi, yaşadığı yoğun kaygıyı veya mutsuzluğu bastırmak için alkole sığınabilir. Başlangıçta “rahatlatıcı” gibi görünen bu yöntem, kısa sürede kendi başına bir bozukluğa dönüşür ve altta yatan sorunu daha da derinleştirir.
BÖLÜM 2: BİLGELİK ÇAĞI (YAŞLILAR: 65 YAŞ VE ÜZERİ)
Yaşlılık dönemi, emeklilik, fiziksel gücün azalması, kronik hastalıklar, sosyal çevrenin daralması (arkadaş kayıpları) ve eş kaybı gibi köklü değişimleri ve kayıpları beraberinde getirir. Bu dönemdeki psikolojik rahatsızlıklar, genellikle “yaşlılığın doğal bir parçası” veya “huysuzluk” olarak etiketlenir ve trajik bir şekilde tedavi edilmez.
1. Yaşlılık Depresyonu: “Huysuzluk” Değil, Tedavi Edilebilir Hastalık
Yaşlılıkta depresyon, en sık görülen ancak en az tanı konulan rahatsızlıktır. Bunun nedeni, belirtilerinin yetişkinlikten tamamen farklı görünmesidir.
-
Fiziksel Belirtiler (Somatizasyon): Yaşlı birey “mutsuzum” demez. Bunun yerine, geçmeyen yaygın vücut ağrıları, iştahsızlık (ve buna bağlı ciddi kilo kaybı), enerji kaybı ve aşırı yorgunluktan şikayet eder. Aile, bu belirtileri romatizmaya veya yaşlılığa bağlar.
-
Bilişsel Belirtiler (Pseudodementia – Yalancı Bunama): Depresyon, beyni o kadar yavaşlatır ki, ciddi unutkanlık, odaklanamama ve kafa karışıklığı yaratır. Aileler genellikle “Alzheimer başlıyor” paniğiyle doktora başvurur. Oysa bu durum, depresyon tedavi edildiğinde tamamen düzelen bir “yalancı bunama” halidir.
-
Duygusal Belirtiler: Klasik üzüntü yerine, apathi (duygusal donukluk, hiçbir şeye ilgi duymama) ve irritabilite (asabiyet, huysuzluk) ön plandadır. Kişi, sosyal aktivitelerden çekilir, torunlarıyla oynamak istemez ve sürekli olarak ölümü düşünür.
Yaşlılık depresyonu tedavi edilmediğinde, fiziksel hastalıkların seyrini kötüleştirir, bağışıklığı düşürür ve yaşam süresini kısaltır.
2. Nörokognitif Bozukluklar (Demans / Bunama): Sadece Unutkanlık Değil
Yaşlılıkta en çok korkulan durum demans sendromlarıdır ve bu, sadece bir hafıza sorunu değil, aynı zamanda ciddi bir psikiyatrik sendromdur.
-
Alzheimer Hastalığı: En yaygın demans türüdür. Sinsi başlar ve sadece hafızayı değil (özellikle yakın tarih), aynı zamanda karar verme, planlama ve dili kullanma becerilerini de bozar.
-
Psikiyatrik Belirtiler (Davranışsal ve Psikolojik Semptomlar): Demansın asıl yıkıcı etkisi psikiyatrik belirtileridir:
-
Paranoya ve Sanrılar: Kişi, en yakını olan eşinin veya bakıcısının ona zarar vereceğini, eşyalarını çaldığını veya onu zehirlemeye çalıştığını iddia edebilir.
-
Ajitasyon ve Saldırganlık: Kafa karışıklığı nedeniyle kolayca sinirlenebilir, bağırabilir veya fiziksel olarak saldırganlaşabilir (özellikle banyo yapma veya giyinme sırasında).
-
Uyku Bozuklukları: Gece ile gündüzü karıştırır (akşamüstü huzursuzluğu – sundowning), geceleri evi dolaşır ve uyumaz.
-
Depresyon ve Anksiyete: Hastalığın erken evrelerinde, kişi yetilerini kaybettiğini fark eder ve bu durum yoğun bir kaygı ve depresyona yol açar.
-
Bu psikiyatrik belirtilerin yönetimi, aileler için en zorlayıcı kısımdır ve doğrudan çocuk/ergen psikiyatrisinin uzmanlık alanına girer.
3. Yaşlılıkta Anksiyete Bozuklukları
Yetişkinlikteki “kariyer” kaygısı, yaşlılıkta yerini daha somut korkulara bırakır:
-
Sağlık Anksiyetesi (Hastalık Hastalığı): Vücuttaki her normal sinyali (küçük bir ağrı, baş dönmesi) ciddi bir hastalığın (kanser, felç) habercisi olarak yorumlama ve sürekli doktor doktor gezme halidir.
-
Düşme Korkusu: Daha önce düşmüş olan veya dengesi bozulan yaşlılarda, tekrar düşüp bir yerini kırma ve başkasına muhtaç olma korkusu o kadar yoğunlaşabilir ki, kişi evden dışarı adım atmaz hale gelir. Bu izolasyon, depresyonu daha da derinleştirir.
-
Ayrılma Kaygısı: Eşine veya çocuklarına aşırı bağımlı hale gelme, yalnız kalamama ve onlara bir şey olacağı yönünde yoğun endişe duyma şeklinde görülebilir.
BÖLÜM 3: NEDEN GÖZ ARDI EDİLİYOR? (Engeller ve Önyargılar)
Her iki yaş grubunda da psikolojik rahatsızlıkların tedavi edilme oranı, fiziksel hastalıklara göre çok daha düşüktür. Bunun temel nedenleri:
-
Damgalanma (Stigma):
-
Yetişkinlerde: Özellikle iş hayatında “zayıf” veya “yetersiz” görünme korkusu, yardım aramayı engeller. Kişi, “kendi işimi kendim halletmeliyim” düşüncesiyle sessizce acı çeker.
-
Yaşlılarda: “Eski toprak” kültürü, duygusal sıkıntıları dile getirmenin “ayıp” olduğu inancı. Psikiyatriye gitmek “delilik” olarak görülür.
-
-
Normalleştirme:
-
Yetişkinlerde: Yoğun stres, tükenmişlik ve kaygı, “modern hayatın normali” olarak kabul edilir. “Herkeste var” düşüncesi, durumu kanıksamaya yol açar.
-
Yaşlılarda: Depresyon belirtileri (enerjisizlik, içe kapanma) “yaşlılığın doğal sonucu” olarak, asabiyet ise “huysuzluk” olarak etiketlenir ve tıbbi bir sorun olarak görülmez.
-
-
Somatizasyon (Fiziksel Belirtiler): Her iki grupta da (ama özellikle yaşlılarda ve erkeklerde), ruhsal sıkıntıların kendini fiziksel ağrılar, mide sorunları veya yorgunluk olarak göstermesi. Kişi, sorununun psikolojik olabileceğini asla düşünmez ve doğru uzmana ulaşamaz.
BÖLÜM 4: ÇÖZÜM VE TEDAVİ: NE YAPILMALI?
İyi haber şudur ki; bu rahatsızlıkların tamamı, doğru müdahale ile tedavi edilebilir veya en azından yönetilebilir durumlardır.
1. Psikoterapi (Konuşma Terapisi)
Psikoterapi, bu rahatsızlıkların tedavisinde temel taşıdır.
-
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Özellikle anksiyete, depresyon ve OKB’de çok etkilidir. Kişinin olumsuz, çarpık düşünce kalıplarını (örn: “Asla başarılı olamayacağım,” “Herkes beni yargılıyor”) fark etmesini ve bunları gerçekçi olanlarla değiştirmesini sağlar.
-
EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme): TSSB ve travma kökenli sorunlarda son derece etkilidir.
-
Yaşlılarda Terapi: Yaşlılarla yapılan terapiler (Reminisans – Anımsama Terapisi gibi), geçmişi anlamlandırmaya, kayıplarla başa çıkmaya ve yaşamın bu evresinde yeni bir anlam bulmaya odaklanır.
2. Farmakoterapi (İlaç Tedavisi)
Özellikle orta ve şiddetli vakalarda, psikoterapi ile birlikte ilaç tedavisi (farmakoterapi) hayat kurtarıcı olabilir.
-
Antidepresanlar (SSRI’lar): Sadece depresyon için değil, anksiyete bozuklukları, panik atak ve OKB’nin tedavisinde de ilk tercihtir. Beynin kimyasını (özellikle serotonin) dengeleyerek kişinin kendini daha iyi hissetmesini sağlarlar. Bağımlılık yapmazlar (yaygın bir yanlış kanının aksine).
-
Yaşlılarda İlaç Kullanımı: Bu, çok hassas bir konudur. Yaşlıların metabolizması yavaşladığı için ilaçlara karşı daha duyarlıdırlar. Kural “Düşük başla, yavaş git” (Start low, go slow) ilkesidir. Çoklu ilaç kullanımı (polypharmacy) nedeniyle ilaç etkileşimlerine çok dikkat edilmeli ve tedavi mutlaka bir psikiyatrist gözetiminde olmalıdır.
-
Demans Tedavisi: Alzheimer gibi durumlarda, hastalığı durduran bir tedavi olmasa da, hafızayı destekleyen ve özellikle paranoid düşünceler, ajitasyon gibi psikiyatrik belirtileri yatıştıran ilaçlar hem hastanın hem de bakıcının yaşam kalitesini ciddi oranda artırır.
3. Yaşam Tarzı ve Sosyal Destek
Tedavi sadece ilaç ve terapiden ibaret değildir:
-
Sosyal Bağlantı: İzolasyon, depresyonun hem nedeni hem de sonucudur. Aktif sosyal yaşamı sürdürmek, aile ve arkadaşlarla bağ kurmak en güçlü koruyucu kalkandır.
-
Fiziksel Aktivite: Düzenli yürüyüş, “doğal antidepresan” etkisi gösterir.
-
Amaç ve Anlam: Özellikle emeklilik sonrası, bir hobi edinmek, gönüllülük yapmak veya yeni bir şey öğrenmek, yaşama amacı katar.
Yetişkinlik, performans gösterme baskısıyla; yaşlılık ise kayıplarla ve fiziksel değişimlerle başa çıkma mücadelesiyle geçer. Bu iki evrede de ruhsal sıkıntılar yaşamak bir kader değildir.
Kaygınızın iş hayatınızı felç etmesine veya depresyonun hayatınızın renklerini almasına izin vermek zorunda değilsiniz. Yaşlı bir yakınınızın “huysuzluk” olarak etiketlenen davranışlarının altında, tedavi edilmeyi bekleyen bir depresyon veya yönetilmesi gereken bir demans belirtisi olabilir.
Ruh sağlığı, bir lüks değil, temel bir ihtiyaçtır. O ilk adımı atmak, yardım istemek, bu “sessiz salgınlara” karşı verilebilecek en güçlü cevaptır.
Kaynak : https://psikiyatrirehberi.com.tr/saglikli-psikoloji-icin-10-altin-kural-zihinsel-iyilik-rehberi
Dikkat: İçerik, yapay zekâ destekli sistemlerle hazırlanmıştır ve tıbbi tavsiye yerine geçmez. Lütfen sağlık konularında uzman bir doktora danışınız.
